bugün
yenile
    1. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      New York Sosyetesinin renkli simalarından Holly, yan dairesine taşınan genç bir adama ilgi duymaya başlar. Holly aslında canı istediği ehr erkeği kendisine aşık edebilen bir kadındır. Gönlünce geçirdiği gecelerin sabahında mücevher dükkanı Tiffany vitrini önünde kahvaltısını yapar. Bu hep böyle yaşanır. Yalnız bir sabah işte bu genç adam Paul Varjak ortaya çıkar ve bu kez bir duygusallık oturuverir Holly’nin gündemine. Bu zamanla platonik bir aşka dönüşür. (bkz: Audrey Hepburn) (bkz: George Peppard)
    2. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      çok güzel film. beklediğimden daha eğlenceliydi ve gerçekten güzeldi. kesinlikle izlenmesini tavsiye ederim. --- spoiler --- öncelikle holy karakterini çok sevdim ve çok özendim. tabii kızmadım da değil. ama öyle tatlı ve öyle uçarı, öyle aklına eseni yapan ve buna inanan bir kadın ki insan pek kızgın kalamıyor ona. ister istemez seviyorsun. diyorum keşke ben de onun gibi uçarı, umursamaz olabilsem ve hayattan her daim zevk alabilsem. paul karakteri de saygı duyulası bir adam. yani onun gibisini bulmak zor. hiçbi erkek bu kadar saygılı ve yargısız olmaz bu tarz uçarı bi kadın karşısında. benim en çok sevdiğim sahne, ikisinin hiç yapmadıkları bi şey yaptıkları yerdi. özellikle hırsızlık yaptıkları bölümde çok gülmüştüm. ama bana filmde en iyi oyuncu kimdi diye soracak olursanız, tiffany’deki satıcı amca derim. valla, adam öyle gerçekçi ve güzel oynamış ki sanırsın 10 dolara gerçekten de bi şeyler yapabilmeleri mümkün. gerçekte kapıdan kovalarlar on dolarla mücevher almak isteyeni. bir de o kediyi bulmasaydı, holy’nin saçını başını yolardım. --- spoiler --- yalnız audrey hepburn ne kadar zayıf bir kadınmış öyle. iskelet gibiymiş valla. çok güzelmiş ama. ve harika bir oyuncuymuş. george peppard da yakışıklı adammış allah var. o gözleri de nasıl maviymiş öyle ya. ama öpüşme sahnesini beğenmedim. ne bileyim. öpüşmeseler de olurmuş hani. sanki kadını ağzına bastırmış gibi duruyodu. neyse. güzel film.